[18 May 2025]
Bugün itibariyle yapılmış olan eklemeler aşağıdaki gibidir.
[ 06 March - 18 May 2025 arasında... ]
( 314 yeni ekleme, 132 katkı(bilgi/açıklama) )
( Bazı ilkel toplumlarda doğaüstü güç ve etkisi olduğuna inanılan canlı ya da cansız nesne. | Haç. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/> Din. | Yerel özellikler taşıyan dinî törenler. | Belirli bir dönemde yoğun ilgi gören. [yapıt/kitap/film vb.] )
( Bir kitabın bâzı yerlerini açıklamak ve eleştirmek amacıyla sayfa kenarlarına konan ya da ayrıca bir risâle biçiminde yazılan notlar. İLE/VE/||/<> Bir konu üzerine iki ya da daha fazla kişinin kendi arasında yaptığı konuşmalar. | Bahse girişmeler. İddialı ve karşılıklı konuşmalar. )
( Kişide ya da kişiye yönelik. [Bilinenin ya da verilecek kararın, öteki tekil kişi("senin") tarafından sağlanabileceğini belirtmek üzere.] İLE Bilgi ve bilinen üzerine. [Kendimizin ve başkalarının bildiği/bilmediği bir durum ya da ayrıntının (tekil kişi["senin"]) tarafından bilindiği (bilgi/haber/ayrıntı) üzerine.] )
( Tüm piskoposlukların rûhânî meclislerini ya da tüm kiliseleri içeren, dünya genelinde Hıristiyan birliğine yönelik olan. İLE Herhangi bir ulusun ya da inanç mensuplarının ana yurdu dışında azınlık olarak yaşadığıı yer. | Herhangi bir ulusun yurdundan ayrılmış kolu. | Yahudilerin ana yurtlarından ayrılarak yabancı ülkelerde yerleşen kolları. )
( Kimse, kişi. | Bir insanın görünen biçimi. İLE/VE/||/<>/> Şahıs biçimine girme, cisimlenme. | Kendini belirli etme, ayrılarak belirme, ortaya çıkma. )
( Mekân, mevki, sâha. İLE/VE/||/<>/> Yer tutma, önemli bir yeri olma, saygıya/hürmete, îtibâra nâil olma. | [nesneler için] Boşlukta bir yer tutma, yer işgal etme. )
( Gök var olanların bütünü. kâinat, cihan, âlem, kozmos. | Düzenli ve uyumlu bir bütün olarak düşünülen tüm var olanlar. kâinat. | Büyük yılan. | Kişinin içinde yaşadığı, ilişkide bulunduğu ortam. İLE Taht. İLE Ankara iline bağlı ilçelerden biri. )
( Kişiye özel duruma getirmek. | Bilişim teknolojisinde kullanılan araçları kişiye özgü duruma getirmek. | Birine mal etmek, bağlamak. | Sözü edilen konudan uzaklaşarak olumsuz yönleriyle kişiler üzerinde durmak. İLE Bazı durum, süreç, olayları ya da bazı nesne, bitki ya da hayvanların bazı olumlu ya da olumsuz durumlarını/"özelliklerini", birine/birilerine "yakıştırmak/ilişkilendirmek". )
( Düşünce ve zihnin, kişinin üzerinde olması DEĞİL/YERİNE kişinin düşüncelerini ve zihnini/n üzerinde olması/olabilmesi, yönetebilmesi. İLE/VE/=/||/<> Zamanın, kişinin ve yaşamın üzerin(d)e olması/devrilmesi. DEĞİL/YERİNE Kişinin, zamanın/ı/n ve yaşamın/ı/n üzerinde olması/olabilmesi, yönetebilmesi. )
( Bilginin, akıl ve mantık yoluyla elde edilebileceğini savunan görüş. İLE Bilginin, "akıl dışı yollarla[sezgi, duygu]" elde edilebileceğini savunan görüş. )
( Bir düşüncenin doğruluğunu uygulamalı sonuçlarıyla değerlendiren felsefi yaklaşım. İLE Kesin ve sorgulanamaz doğruların varlığını savunan felsefi yaklaşım. )
( Tüm olayların önceden belirlenmiş neden-sonuç ilişkilerine bağlı olduğunu savunan görüş. İLE Kişinin yapmayabilme gücü[ihtiyâr] ve yapabilme gücüne[irâde] sahip olduğunu ve kendi yeğleme ve seçimlerini yapabildiğini savunan görüş. )
( Gerçekliğin tek bir temel unsurdan oluştuğunu savunan görüş. İLE Gerçekliğin iki temel unsurdan[anlık/zihin ve özdek/madde] oluştuğunu savunan görüş. )
( Kişinin irâdesini özgürce kullanma olanağına sahip olduğunu ve kendi yeğleme ve seçimlerini kendinin yapabildiğini/yapabileceğini savunan görüş. İLE Bireyin eylemlerinin önceden belirlenmiş olduğunu savunan görüş. )
( Kişinin değerini, özgürlüğünü ve potansiyelini vurgulayan görüş. İLE Kişi/insan merkezli düşünce düzenlerini eleştiren ve kişiyi/insanı merkezden çıkaran görüş. )
( Tüm olayların önceden belirlenmiş neden-sonuç ilişkilerine bağlı olduğunu savunan görüş. İLE Olayların tamamen rastgele ya da öngörülemez olduğunu savunan görüş. )
( İnsanlığın bilgi, ahlâk ve toplum açısından sürekli ilerlediğini savunan görüş. İLE İnsanlığın zamanla gerilediğini ve değerlerini kaybettiğini savunan görüş. )
( Eylemlerin ahlâki değerinin niyet ve kurallara uygunluğuna bağlı olduğunu savunan etik düzen. İLE Eylemlerin ahlâki değerinin sonuçlarına bağlı olduğunu savunan etik düzen. )
( Doğa yasaları ve bilimsel yöntemlerle açıklanamayan hiçbir şeyin olmadığını savunan görüş. İLE "Doğaüstü" "var olanlar" ve "olayların" "gerçekliğini" "kabul eden görüş". )
( Tanrı'nın varlığını tanımından yola çıkarak kanıtlamaya çalışan kanıt/iddia. İLE Evrenin varlığını açıklamak için bir ilk neden[Tanrı] olduğunu savunan kanıt/iddia. )
( Eylemlerin evrensel ahlâki yasalar çerçevesinde değerlendirilmesini savunan etik düzen. İLE Erdem ve karakter üzerine odaklanan, insanın mutluluğa ulaşmasını amaçlayan etik düzen. )
( Gerçekliğin zihinden bağımsız ve nesnel olduğunu savunan felsefi görüş. İLE Bilimsel kuramların gerçekliği doğru bir biçimde temsil ettiğini savunan görüş. )
( Kişinin yapmayabilme gücü[ihtiyâr] ve yapabilme gücünün[irâde] özgürce olması gerektiği ve belirleyici olduğunu savunan görüş. İLE Tüm olayların önceden belirlenmiş neden-sonuç ilişkilerine bağlı olduğunu savunan görüş. )
( Bilginin sınırlarını ve koşullarını eleştirel bir biçimde inceleyen felsefi yaklaşım. İLE Kesin ve sorgulanamaz doğruların varlığını savunan felsefi yaklaşım. )
( "Her şeyin" "önceden belirlenmiş olduğunu" ve "kişinin yazgısını" "değiştiremeyeceğini savunan görüş". İLE Kişinin yapmayabilme gücü[ihtiyâr] ve yapabilme gücüne[irâde] sahip olduğunu ve kendi yeğleme ve seçimlerini yapabildiğini savunan görüş. )
( Doğadaki olayların bir amaca yönelik olduğunu savunan görüş. İLE Doğadaki olayların sadece nedensel mekanizmalarla açıklanabileceğini savunan görüş. )
( Evrensel kavramların sadece isimlerden ibaret olduğunu savunan görüş. İLE Evrensel kavramların gerçek ve bağımsız varlıklar olduğunu savunan görüş. )
( Gerçekliğin iki temel unsurdan [anlık/zihin ve özdek/madde] oluştuğunu savunan görüş. İLE Gerçekliğin tek bir temel unsurdan oluştuğunu savunan görüş. )
( Eylemlerin sonuçlarının en fazla faydayı sağlaması gerektiğini savunan ahlâki kuram. İLE Eylemlerin kendi içsel değerleri ve kurallara uygunluğu üzerine odaklanan ahlâki kuram. )
( Erdem, öz disiplin ve doğayla uyum içinde yaşamayı savunan felsefi okul. İLE Hazza ulaşmayı ve acıdan kaçınmayı yaşamın amacı olarak gören felsefi okul. )
( Tüm olayların önceden belirlenmiş neden-sonuç ilişkilerine bağlı olduğunu savunan görüş. İLE Olayların tamamen rastgele ya da öngörülemez olduğunu savunan görüş. )
( Gerçekliğin temelde zihinsel ya da ideallerden oluştuğunu savunan felsefi görüş. İLE Gerçekliğin zihinden bağımsız ve nesnel olduğunu savunan felsefi görüş. )
( Bilginin akıl ve mantık yoluyla elde edilebileceğini savunan felsefi görüş. İLE Bilginin deneyim ve gözlem yoluyla kazanıldığını savunan felsefi görüş. )
( Varlık kavramını ve var olanların temel sınıflamalarını inceleyen felsefe dalı. İLE Bilginin doğası, kaynağı ve geçerliliği üzerine çalışan felsefe dalı. )
Kişi, bazen arkadaşlarına sevgili gibi davranıyor. Sahipleniyor, kıskanıyor
ama gırtlağına çökmeden. Tatlı tatlı flört ediyor ama sınırları aşmadan.
Birlikte gülmekten ölüyor, çok ama çok eğleniyor, dağıtıyor, yerlere
düşüyor, gecenin cılkını çıkarıyor ama o arkadaş ya, sevgili değil ya, hiç
sorun olmuyor. Her şeyi konuşuyorlar, pek fazla sansür uygulamıyor, sürekli anlatıyorlar,
fazlasıyla ilgili oluyor; kulaklarını kocaman kocaman açıp, dinliyor.
En önemlisi de büyük bir coşkuyla sonsuza kadar yapılan işler üzerine
konuşabiliyorlar, çünkü iş paylaşılabiliyor, birlikte benzer işler
üretiliyor. Müthiş bir "zevkle" dedikodu yapabiliyor, hatta kendi karısını, kocasını,
sevgilisini bile çekiştirebiliyor.
Arkadaşlık, bu açıdan kişinin yaşamını sürdürebilmesi için büyük bir
avantaj oluyor.
Ama kişiler, sevgilisine her zaman arkadaş gibi davranamıyor. Bir kere,
eleştiriler, haliyle bu kadar net dile getirilemiyor. Sevgiliyle bir arkadaşla
konuşulduğu gibi her zaman rahat da konuşulamıyor.
Tehlikeli sularda dolaşmaktan kaçınmak gerekiyor. Çünkü sonuçları var
bunun, bedelleri var bunun, ödemek gerekiyor, burnundan fitil fitil getirebilir,
dikkatli olmak gerekir, çünkü sevgililik onuru yaralanıyor.
Kişiler, sevgiliyken, evliyken çok daha duyarlılaşıyor. En küçük davranışa bile
"Bana bunu nasıl yapar?" oluyor. Oysa arkadaşının kaldırabileceği
sınırlar çok daha geniş.
Kişi, her zaman sevgiliyi dinlemek de istemiyor. Tüm gün başkalarını
dinlemiş olduğundan sıkılmış oluyor, gına gelmiş oluyor. Ya da öteki,
seni dinlemek istemiyor. Eve bir sessizlik çöküyor, "Tetiği ilk kim
çekecek?" diye gergin bir bekleyişe giriliyor.
Bir de tabii sevgiliyle ya da kocayla sabahlara kadar zıplanıp
eğlenilemiyor. Kalabalık içinde işin içine baskalarının ne düşüneceği
girdiğinden gerilim artıyor, "biz"i düşünmekten "ben" karambole
gidiyor.
Sevgiliyle başka bir koza yaratılıyor, o koza içine giriliyor. Hiç itirazım
yok, o da güzel ama ayrı kategorilerdeki ilişkiler gibi sanki:
Arkadaş olunca başka şeyler paylaşılıyor, sevgili ya da evli olunca başka
şeyler paylaşılıyor.
Bana daha iyisi, bu iki kategoriyi birleştirebilmek gibi geliyor.
Bunun ideal bir şey olduğunu düşünüyorum: Arkadaş-sevgili olabilmek.
Hem arkadaşın, hem de sevgilin gibi olabileceğin biri, hem arkadaşlığı, hem de
sevgililiği paylaşabileceğin biriyle üretmek, gülmek, ağlamak, konuşmak,
çekiştirmek çok daha heyecan verici geliyor.
Kolay bir şeyden söz etmiyorum tabii.
Arkadaş gibi zamanı geldiğinde geri çekilebilmek, uygun düştüğünde de
sevgili gibi saldırabilmek, bu iki rolü birbirine karıştırmadan
oynayabilmek her baba yiğidin harcı değil.
Ama yapabilenler de yok değil. Yapabilenler mutluluğu ve güzellikleri
yakalayabiliyor.
DEĞERİNİ/Zİ BİLİN!
Kırlangıç, birine âşık olmuş.
Penceresinin önüne konmuş, tüm cesaretini toplamış, tüylerini kabartmış,
güzel durduğuna ikna olduktan sonra....
Küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş.
Tık...tık...tık...
Adam, cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle ugraşıyormuş. Bir
meşgulmüş, bir meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan?
Minik bir kırlangıç!
Heyecanlı kırlangıç, telâşını bastırmaya çalışarak, deriiin bir nefes
almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:
- Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma! Uzun
zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya.
Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.
Adam, birden parlamış.
- Yok daha neler?
- Durduk yerde sen de nereden çıktın şimdi? Olmaz alamam! demiş.
Gerekçesi de sersemceymiş:
- Sen kuşsun! Hiç kuş, insana âşık olur mu?
Kırlangıç, mahçup olmuş. Başını önüne eğmiş.
Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek
bir kez daha denemiş:
- Adam, adam! Haydi aç artık şu pencereni.
Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam.
Adam kararlı ve ısrarlı:
- "Yok, yok! Seni içeri alamam" demiş. Biraz da kabaymış,
sözü kısa kesmiş:
- İşim gücüm var, git başımdan!
Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç, son kez adamın penceresine gelmiş:
- "Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda.
Aç şu pencereyi al beni içeri. Yoksa, sıcak yerlere göç etmek zorunda
kalırım. Çünkü, ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni
eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hem sen de yalnızsın!
Yalnızlığını paylaşırım..." demiş.
Bazıları, gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık sorununa
içerlemiş. Pek sinirlenmış.
- Ben yalnızlığımdan memnunum demiş. Kuştan onu rahat bırakmasını
istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla
çıkınca, başını önüne eğmiş, çekip gitmiş.
Yine aradan zaman geçmiş. Adam, önce düşünmüş, sonra kendine
itiraf etmiş:
- "Hay benim akılsız başım!" demiş.
- Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir
dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim? Şimdi böyle
kös kös oturacağıma, zevkli vakit geçirirdik birlikte.
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş.
Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş:
- Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Ben de onu
içeri alır, mutlu bir yaşam sürerim.
Ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü
yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş. Ama...
Onunki hiç görünmemış!
Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna.
Kırlangıç yokmuş!
Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak
ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş.
Olanları anlatmış. Bilge kışi, gözlerini adama dikmiş ve demiş ki:
- Kırlangıçların ömrü altı aydır...
* * * * *
Yaşamda bazı fırsatlar vardır, sadece bir kez elimize geçer ve değerlendiremezsek uçup gider.
Yaşamda bazı kişiler vardır, sadece bir kez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp gider. Ve asla geri gelmez. )
( [not] SEXUALITY vs./and/but/||/<>/< FRIENDSHIP
FRIENDSHIP instead of SEXUALITY )
O, gelecek kuşakların faydalanabilmesi için ağaç diker.
Düşünce, okumuş insanların çalışmasıdır. Hayal görmek ise onların zevki.
Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
Düşünce rüzgar, bilgi yelken, insanlık da kayığın kendisidir.
Düşünce ve pratik, yavaş yavaş her sanatı ilerletir.
Düşüncelerine hakim olamayanlar kısa zaman sonra davranışlarına da hakim olamazlar.
Düşüncelerini iyi kolla, onlar ağaçtaki kuşlar gibi sen farkında olmadan gelir ve sen her gün işinle meşgul olmaya devam ederken, geldikleri gibi sana haber vermeden gene kaybolurlar.
Düşüncelerinizi, kendi tercih ve kararınızla, hareket haline sokunuz.
Düşüncelerinizi yalnız siz seçiyorsunuz ve bu düşünceler hayatınızı biçimlendiriyor.
Düşüncenin kuvveti, zekanın sırrıdır.
Düşüncenin ortaya koyulması, insanı kölelikten kurtarıp özgürlüğe ulaştırır.
Düşünceye dalmış olan bir insanı tembel bir insan sayma, çünkü insanların yaptıkları bir görünen iş vardır, bir de görünmeyen.
Düşündüğünüz, inandığınız ve güvenle beklediğiniz her şey mutlaka gerçekleşir.
Düşünmeden konuşmanın cezası, sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
Düşünür, yeniden düşünen ve şimdiye kadar üzerinde düşünülmüş şeylerin asla yeterince düşünülmemiş olduğu kanısına varan kimsedir.
Ebedi olan şey yalnızca düşüncedir.
Işık gökgürültüsünden, düşünce de eylemden önce gelir.
Kendi düşünce biçiminden başka hiçbir şey sınırlayamaz seni !
Alçak gönüllü yüreklerde yaşayan düşünceler, en yüksek düşüncelerdir.
Birçok insan, bellekleri çok kuvvetli olduğu için, orijinal bir düşünücü olamaz.
Hayatımızda yaptığımız hataların çoğu, düşünmek gereken yerden hislerimizle, hissetmek gerektiği yerde düşüncelerimizle karar verdiğimizden ileri gelmiştir.
İyimser, yaranın üstünde kabuk; kötümser, kabuğun altında yara görür.
Her bakış bir gözlem, her gözlem bir düşünce, her düşünce bir bağlantı ve ilişki doğurur.
Düşünmekten utanmıyorsan, söylemekten de utanma.
Mantık eleştiri aracı, matematik ise buluş aracıdır.
Her problemin bir çözümü var ve bu çözüm her zaman içimde yatmakta.
Dünya ve içerdiği her şey düşüncenin ürünüdür.
Bağnazlıktan barbarlığa yalnız bir adım vardır.
Camdan evde oturanlar, başkalarına taş atmamalıdırlar.
Bir kere centilmen, her zaman centilmen.
Felsefe koşulsuz sorgulamadır.
İnsan hangi konuda meyl ederse felsefeye girmiş olur.
Akıllı insan, hem kitaplardan, hem de doğadan faydalanır.
Tüm bilimler, hergünkü düşüncenin mükemmel şekilde ıslah edilmesinden başka bir şey değildir.
Bir düşünce eken bir eylem biçer
Bir eylem eken bir alışkanlık biçer
Bir alışkanlık eken bir karakter biçer
Bir karakter eken kaderini biçer.
Üzerinde yoğunlaşılması gereken düşünce, ŞU ANDA ve BURADA'dır.
İki tip insan var.
1. Pasif (a. Düşünmeyen, b. Düşünmüş)
2. Aktif (Düşünen)
Düşüncenin Doğası
Düşünce, bilinçlilik alanındaki sakinliğin gerisinde akan şeydir. Düşünce bizim duygu ya da his diye adlandırdığımız şekle bürünebilir, fikir veya kavram formunu alabilir, yazı şeklinde veya sembolik olabilir. Düşüncenin geçmiş ve gelecek yaratma yeteneği vardır.
Düşünce nesne ve özne olmadan şekillenemez. Düşünce zaman olmadan şekillenemez. Düşünce hiçbir şeyi doğrudan deneyimleyemez. Düşünce kendisinin farkında olamaz.
Düşünce gerçekliktir. Düşünce olmadan gerçeklik yoktur. Bu düşün-gerçeklik, gerçek değildir ve doğasında şeylik veya madde yoktur.
Bölünmemiş olan yalnız düşünce ile bölünmüş görünür. Düşünce, şuna ya da buna ayırır.
Düşünce birlik taşıyamaz çünkü her zaman düşüncenin dışında olan vardır. Birlik düşünceyi kapsar çünkü birlik her şeyi kapsar.
Düşünce, bir düşüneni imler. Bir düşünenin düşüncesi olur. Düşünceler gözlemlenebilir. Düşünen ancak düşünce olarak gözlemlenebilir.
Düşünce, daraltır ve sınırlar. Bilinçlilik sınırsızdır. Düşüncenin bilinçliliğe gereksinimi vardır. Bilinçlilik düşünceye ihtiyaç duymaz.
Bu sözleri söyleyenlerin önemsiz olduğunu düşünmüyoruz. Esas olanın ve yoğunlaşılması gerekenin,
sözü kimin söylediği değil, söylenen sözün kendisi olduğuna inandığımızdan dolayı
kimin söylediğine yer vermedik. Farklı kitap ve kaynaklardan kimin söylediğini bulabilirsiniz.
(Yukarıdaki sözlerin tümü, tanınmış kişilerin söylemiş oldukları değildir.)
"Gerçek ve mantık tüm insanlara açıktır ve onları ilk söyleyen kişiye, onları yineleyene ait olduğundan daha fazla ait değildir."
"Sizi güldüren ya da ağlatan bir mektup alırsınız, bunun nedeni olan postacı değildir." )
( TARFET-ÜL-AYN: Bir kere göz açıp kapayıncaya kadar olan AN. ÂNÂT, LÂHZE: An. Göz ucu ile bir kere bakıncaya kadar geçen zaman. VEHLE: Dakika, An. ["O günün vehrinde" DEĞİL "O günün vehlinde"] )
( Web ortamında daha fazla performans gösterir ve daha çok kullanılan biçimdir.[Transparan özelliği yoktur.][1986] İLE/VE/||/<>/> Arkaplan görselleri ve desenlerinde PNG biçimli görseller yeğlenilir.[Transparan özelliği vardır.][Logo ve ikon yapımında yeğlenilir.][Genellikle daha nitelikli olduğundan, JPG'den boyut olarak daha büyüktür.][1990] )
- FELSEFE ve ANTROPOLOJİ
( Felsefe, insanı tanıma çabasıdır. )
- FELSEFE ve/<> İNSAN İNSAN İLİŞKİSİ
- FELSEFE ile/ve/<> FİLOZOF
( Felsefe, filozofla konuşmaktır. )
- FELSEFE ve KİŞİSEL YÖNETİM
- FELSEFE ile/ve/değil FELSEFE-BİLİM
- FELSEFE ile/ve FELSEFE ÜZERİNE FELSEFE
- FELSEFE ile/ve BİLİM
( Tanımlama ve tanıtlaması kendi içinde olan. İLE/VE Tanımlama ve tanıtlaması kendi dışında olan. )
( Kendi üzerine düşünebilme. İLE/VE Nesnesi üzerine yöntem uygulamaları. )
( Bilmediklerimiz. İLE/VE Bildiklerimiz. )
( Nesnesi, içindedir. İLE/VE Nesnesi, dışarıdadır. )
( Bilinç-bilinç ilişkisi. İLE/VE Bilinç-nesne ilişkisi. )
( Bilim, felsefenin başarılarından, felsefe de bilimin başarısızlıklarından örülmüştür. )
( FELSEFE: VARLIK ile/ve METAFİZİK ile/ve AHLÂK )
( FELSEFE: Yasaların örgünlüğünün bütünlüğü. )
( FELSEFE: BİLGİ OLARAK ile/ve/yerine YAŞAM TARZI OLARAK )
( FELSEFE: Nesillerarası mektuplaşma.
Hem öldüren, hem de dirimli tutan bir özellik ve/veya durumdur. )
( Felsefe, İyonya'da doğmuştur. Felsefeye ilk biçimini kazandıran üç filozof Thales, Anaksimander ve Anaksimenes'tir. )
( Düşünmenin yetkin biçimleridir. )
( Öngörme/öngörebilme gereksinimidir. )
( Nitelikli kavramlarını daha nitelikli hale getirmektir. )
( Dili daha nettir. )
( Betimlemeden kavrama, yasalılığa geçişin ilkeli olmasıdır. )
- FELSEFE: PHILO ve SOPHIA
( Sevgi. VE Bilgelik. [Bilgelik Sevgisi] )
( BİLGE değil BİLGE/LİK SEVGİSİ )
( Etkin. VE Edilgin. )
- FELSEFE ve HUKUK
( Yunan ökesi/dehası. VE Roma ökesi/dehası. )
- FELSEFE ve SEVGİ
- FELSEFE'DE: SORUN ÇÖZMEK ile/ve FAALİYET
- FELSEFE ve BİLDİRİŞİM
- FELSEFE ile/ve KÜLTÜR
- FELSEFE ve AYIRIM
- FELSEFE ile/ve SAVAŞ TARİHİ
( Aristoteles. İLE/VE Büyük İskender. )
- FELSEFE ile/ve KURAMSAL/TEORİK AKIL
- FELSEFE: KAVRAMSAL MATEMATİK
- FELSEFE ile/ve MATEMATİK
( Tekillerden tümeli görmeye çalışmak. İLE/VE Tekilde tümeli görmek esastır. )
( Felsefe matematiğin çalışma odasını röntgen ışığıyla yansıtmaya çalışır. )
- FELSEFE: ANLAMANIN ANLAŞILMASININ ÇABASI
- FELSEFE: BİÇİMSELLEŞTİRİLMİŞ MANTIĞIN DORUĞU
- BİLİM VE SANAT VE FELSEFE
( Birleştirmek/birlikte tutmak gerekiyor. )
- SANAT ve FELSEFE
( Hayranlık. VE Hayret. )
- FELSEFESİZ SANAT ve FELSEFESİZ BİLİM ve FELSEFESİZ FELSEFE
( Zanaat. VE Teknokrasi, işçilik. VE İdeoloji. )
- FELSEFE ile/ve/= HİKMET
( Hikmet teolojik, illet metafizik, sebep fizik nedenleri aramaktır. )
( Hikmet: Nasıl ise onu o şekilde bilmek. )
( Hikmet: Varolanların kendisini nasılsa o şekilde tâkatı kadar bilmek. )
( Hikmet: Olgunlaşmayı istemek. )
( Hikmet: Doğada ve zamanda illetlendirmek. )
( Hikmet: Gizil halde, tüM erdemlerin hepsini içerir. )
( Hikmet Tanrısı: ENKİ )
( Hikmet: İstikmal el-Nefs. )
( Hikmet: "En Yüksek Hikmet". Onu kazanmış olmaya(onun iktinâ'ına) "'İlm", o ilme meleke kazanmış olmaya "Felsefe". )
( Hikmet'in, 36 tür tarifi! )
( FELSEFE: KAVLÎ HİKMET )
( PHIL0-SOPHOS ile/ve SOPHOS )
( el-Hikmet: ilmun bi-a'yan'il-mevcudât alâ ma hiye fi'nefs'il emr bi-kaderi takat'il-beşeriyye )
- TEFEKKÜR ve TEAMÜL
( Nazarî hikmet. VE Amelî hikmet. )
- HİKMET ÜÇGENİ:
TANRI - EVREN - İNSAN
NÜBÜVVET - HİKMET - HİLÂFET
DİN - FELSEFE - BİLGİ
= ERDEM/FAZİLET
- FELSEFE ile BENGİ BİLGELİK
( ... İLE HİKMET-İ HÂLİDA, CÂVİDÂN-I HIRED, PHILOSOPHIA PERENNIS )
- FELSEFE TARİHİ ile/ve/değil DÜŞÜNCE TARİHİ
- MİZAN el-HİKME ile/ve MİZAN el-HİKME ile/ve MİZAN el-HİKME
( Genel felsefe eserlerinin adı olarak bu ad kullanılır. İLE/VE
İlm-i mantık'ın başka bir adıdır. Pek çok mantık kitabı bu adı taşır. İLE/VE
Abdurrahman Hazinî'nin eserinin adıdır. Eser, çekim ve cisimlerin özgül ağırlıklarından bahseder. Modern döneme kadar konuyla ilgili en önemli çalışmadır. İngilizce çevirisi de vardır. )
Kavramları, dikkatle birbirinden ayırmak felsefe yapmaktır.
Felsefenin laboratuvarı dildir.
Filozof, tuvalinde sözcükler olan bir ressamdır.
Felsefe çalışanlar, fen bilimi çalışmalıdır.
İnsan hangi konuda eğilim gösterirse felsefeye girmiş olur.
Felsefeyle dalga geçmek bile felsefedir.
Doğaya hayret etmeyen zihin felsefe yapamaz.
Yokuşu çıkan kişi, tepede filozof ile ilâhiyatçının konuştuğunu görür.
Sessizlikle bilgelik, davranışlarla krallık.
Tarih okumak insanları bilge, şiir esprili, matematik zeki, felsefe derin düşünceli, ahlâk ciddi yapar. Mantık ve belagat(dil uzluğu) da tartışma niteliği sağlar.
Nesneleri düşünmek, duyuları düşünmek ve duyuların üzerinden düşünmektir.
Dış dünya, kendi değerini ve anlamını içinde taşır.
Tek görüş hatalı olabileceği gibi; tek akıl da yanlış yapabilir.
"Demediğimi reddetme konusunda dediğimi reddetmekten daha fazla muktedirim".
Adamın biri, Sokrat'ı soyundan dolayı ayıplayınca, Sokrat şöyle dedi:
"Senin soyun sende bitti, benimki ise benden başlar".
Immanuel Kant'ın soruları:
- Neyi bilebilirim?(was kann ich wissen?)
- Neyi düşünebilirim?
- Neyi ümit edebilirim?(was darf ich hoffen?)
- Neye inanabilirim?
- Neyi eyleyebilirim?(was soll ich tun?)
- İnsan nedir?(was ist der Mensch?)
Ne içindeyim zamanın
Ne de tümuyle dışında
Yekpâre, geniş bir ÂN'ın
Parçalanmaz akışında
FELSEFE
Felsefe... size ün, servet elde etmek ya da çalıştığınız yerde ilerlemek için yardım sağlamaz. Size ünlü kişilerin övgüsünü kazandırmada, öteki bireylerle olan ilişkilerinizde daha kibar ve geçimli olmanıza da yardımcı olmaz. Felsefe okumakla huyunuzun daha soylu olacağını ya da halkın "Filozofça tavır" dediği o çok aranan tavrı kazanacağınızı da beklemeyiniz. Diş ağrısına katlanmada, yaşamın güçlüklerine göğüs germede herhangi birinden farkınız olmayacaktır. Filozof da herkes gibi ayakkabı bağı koptuğunda ya da treni kaçırdığında küfretmekten kendini alamaz. Bir çiviye bastığında ya da dilini dişlediğinde, herkes gibi o da ne duyduğu acıyı, ne de kızgınlığını gizleyecektir.
Filozoflar, yaşamını yoluna koymada hiçkimseden daha başarılı değildir. Astroloji, spiritüalizm, psikanaliz ve insanlığın manevi başarıları için bulunmuş öteki çağdaş aspirinlerin tam tersine, felsefe, öğrencilere ne kendilerini nasıl yöneteceği, ne de geleceği nasıl kestirecekleri bakımından herhangi özel bir bilgi sağlamaz. Dünya çapında ünlü hiçbir filozof size dostluk kurma, başkaları üzerinde etkili olma, aşağılık duygusunu yenme konusunda bir şey söylemez. Aynı biçimde felsefe, sizi ne beklenilen bir tehlikeden korur, ne yalnızlığınızı giderebilir, ne de korkunuzu dağıtabilir ya da çağdaş dünyanın giderek artan kaosu karşısında size sığınabileceğiniz bir yer gösterebilir.
Bu durumda, felsefenin gereği nedir? Okuması çetin, anlaması pek kolay olmayan bir konu. İnceledikleri, açık olmaktan uzak, üstelik profesörleri de yazdıklarında oldukça karanlık. Felsefeyi anlayarak okumak için bir kılavuz öğretmenin yardımına ve tartışma fırsatına gereksinim var. Bu güçlüklere karşın, uygulanabilir hiçbir yararı da yok. Filozofun çabalarının ödülle onurlandırılması diye bir şey de yok ortada. Felsefe bilgisi hiçbir işverenin değerlendirdiği bir nitelik olmadığı gibi, kişiyi yaşamında başarılı kılacak bir güçle de donatmamaktadır. Öyle ise felsefe öğreniminin gereği var mıdır?
Bu sorunun tek yanıtı vardır: Anlama gereksinimini tatmin etmek. Bazılarımız, içinde bulunduğumuz bu şaşırtıcı dünyanın anlamını bilmek, genellikle insan yaşamının, özel olarak kendi kişisel varoluşumuzun önemini ve olanaklıysa amacını anlamak ister.
Yaşamın amacı nedir ve nasıl yaşanılmalıdır?
Felsefe, bu tür sorularla ilgilenir: Bunlara kesin yanıtlar bulmak için değil sadece üzerinde düşünmek ve tartışmak, bizden daha ilerideki kişilerle, akla yakın görünen yanıtları gözden geçirmek için ilgilenir. Öyle ise diyeceksiniz ki, "Felsefe, ruhun, evren üzerindeki serüveninin bir betimlemesidir. Bazı kişiler bu zihinsel ve spiritüel macerayı izlemede büyük zevk buluyor; onlara filozof diyoruz.
Onların açtığı ışıklı yolda adım atmayı, yalnız bu zevki paylaşanlara öğütleriz...
C.M.E. Joad
KÜRESEL EKONOMİ POLİTİKTE TEMEL PARADİGMALAR
KLÂSİK İDEALİZM
1. İnsan, doğası gereği, iyileştirilebilir yapıdadır.
2. İnsanlar arasında ve toplumlar (uluslar) arasında çıkar uyumu vardır.
3. Savaş hiçbir zaman anlaşmazlıkları çözmenin uygun yolu değildir. Onun yerine, temeldeki çıkar uyumu keşfedilip öne çıkarılmalıdır.
4. Doğru yasalar ve kurumlar insan davranışına yön verebilir; böylelikle insanlardaki iyilik ve güzelliği dışarı çıkarabilir.
5. Uluslararası barışın güvencesi, ulusal self-determinasyondur.
KLÂSİK REALİZM
1. İnsanların yaşama (ayakta kalma) iradeleri vardır. Bu irade onları bencilleştirir.
2. Yaşama iradesi, çevreye hükmetme iradesi demektir. Bu çevvreye öteki insanlar da dahildir!
3. Bu durum, egemen olma yarışına yol açtığından, yaşama iradesi bir iktidar (güç) arayışı meydana getirir.
YAPISALCI REALİZM
1. Devletler, uluslararası ilişkilerde (yegâne değilse de) en önemli oyunculardır.
2. Devletler, üniter ve akılcı (rasyonel) oyunculardır.
3. Uluslararası sistem anarşiktir.
4. Böyle bir ortamda kendi çıkarlarını korumak için, devletler, güçlerini ençoklaştırma peşinde olurlar.
KLÂSİK MARKSÇILIK
1. Sosyal sınıflar, siyaset sahnesindeki en önemli oyunculardır.
2. Sınıflar, kendi maddî çıkarlarına uygun hareket ederler.
3. Artı (fazla) değere el konması sömürüdür.
ARAÇSAL MARKSÇILIK
1. Sosyal sınıflar, siyaset sahnesindeki en önemli oyunculardır.
2. Sınıflar, kendi maddî çıkarlarına uygun hareket ederler.
3. Artı (fazla) değere el konması sömürüdür.
4. Devletler, kendi kapitalist sınıflarının çıkarlarına uygun hareket ederler.
MODERN DÜNYA-SİSTEM ANALİZİ
1. Dünya yapısal bir bütündür ve en uygun analiz birimidir.
2. Sistemin çeşitli parçaları, uluslararası iş bölümü sayesinde, fonksiyonel ilişki içindedirler.
3. Devletler ve piyasalar, temeldeki toplumsal (yani sınıfsal) dinamiğin ürünüdürler.
KLÂSİK LİBERALİZM
1. Bireyler en önemli oyunculardır (kişi, hâne ve şirket).
2. Bireyler akılcı ve üniter oyunculardır.
3. Bireyler, yararlarını ençoklaştırırlar.
4. Her şey alınıp satılabilir niteliktedir.
5. Binaenaleyh, ticaret işbirliği ve barışa giden yoldur.
6. Bireylerin kendi tercihlerini dile getirdikleri ulusal self-determinasyon, uluslararası barış ve anlayışa giden yoldur.
KARMAŞIK KARŞILIKLI-BAĞIMLILIK
1. Devletler her zaman uluslararası ilişkilerdeki en önemli oyuncular değildir.
2. Devletler rasyonel üniter oyuncular değil, birçok değişik gruplardan, bürokrat, birey ve firmalardan oluşan yapılardır.
3. Devletin, ülkenin bekâsını sağlamanın ötesine giden görev ve amaçları vardır; iktidar bu amaçların en önemlisi olmayabilir.
Dünya nimetlerine önem vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Dyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek olası değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa:
- "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der.
Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:
- "Ben çekilirim."
Kendi soyunu övmek için, Sokrates'i küçük görmeye çalışan birine, Sokrates şöyle dedi:
- "Senin soyun sende bitti, benimki ise benimle başlar."
Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.
Sokrates, gayet sakin:
- "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak bekliyordum zaten" demiş.
Ünlü bir filozofa:
- "Servet ayaklarınızın altında olduğu halde neden bu kadar fakirsiniz?" diye sorulduğunda:
- "Ona ulaşmak için eğilmek gerek de ondan" demiş.
- Gel yavrum kalk bakalım tahtaya, sana bir sorum var.
- Buyurun, sorun öğretmenim.
- Bana yanlış gibi geldi ama say bakalım...
- Bitkiler, Hayvanlar, İnsanlar, Çocuklar...
- Çocuklar da insan değil mi kızım?
- Haklısınız! O zaman canlılar üçe ayrılır öğretmenim...
- Peki, şimdi yeniden say bakalım!
- Bitkiler, Hayvanlar ve Çocuklar...
- Kızım insanlara ne oldu?
- Düşünebilenleri hep çocuk kaldılar, düşünemeyenleri de hayvanlaştılar öğretmenim...
KAÇ SAAT ÇALIŞIYORSUN?
Seksen yaşını aşmış bir akademisyenin, odasındaki duvarda fotoğrafı asılı duran hocası ile arasında geçen bir konuşma, belki de başarısının sırrını, başka bir deyişle ilmin görkeminin sırrını veriyordu:
"Günde kaç saat çalışıyorsun?"
Vereceği rakamın etkisinden emin olan akademisyen, ikirciksiz şöyle der:
"Onyedi saat Hocam!"
Yüzünü ekşiten hocası,
"Günde onyedi saat çalışarak âlim olamazsın!"
diye karşılık verince şaşıran akademisyen:
"Peki Hocam! Âlim olmam için günde kaç saat çalışmam gerekiyor?" diye sorar.
Hocası'nın yanıtı ilginç, bir o kadar da çarpıcıdır:
"Benim hocam günde 26 saat çalışırdı;
ben ancak 25 saat çalışabiliyorum;
senin de âlim olmak için günde en az 24 saat çalışman gerek!"
Sayın İhsan FAZLIOĞLU'na, Metin BOBAROĞLU'na, Cengiz ERENGİL'e, Teoman DURALI'ya, Mustafa ÖZEL'e;
MAHARAJ'a, KRISHNAMURTI'ye, İsmail EMRE'ye; Namdar Rahmi KARATAY'a, Haydar TOLUN'a, Ali KUŞÇU'ya, RÂZİ'ye, GAZZÂLÎ'ye, Muhyiddin b. ÂRÂBÎ'ye, İbn-i SİNÂ'ya,
NIETZSCHE'ye, DILTHEY'e, POPPER'a, HEGEL'e, KANT'a, BODDHIDHARMA'ya, HYPATIA'ya, SOKRATES'e ...
BSV'ye ve AAV'ye...
tarihteki, (adı/kendi bilinsin/bilinmesin, kaydı bulunsun/bulunmasın), doğrudan ya da dolaylı olarak Felsefe, Bilim ve Sanata hizmeti/katkısı/çabası/desteği olmuş herkese...
kitaplarından, sohbetlerinden ve sözlüklerinden yararlandığımız yazarlara, paylaşımları/katkıları için çok teşekkür ederiz.
Bugün[18 May 2025]
itibariyle 13244 başlık/FaRk ile birlikte, 15973 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
( Her gün yaptığımız işi (ya da kendimizi),
%1 iyileştirdiğimizde, 365 gün sonra vardığımız sonuç ile
her gün, %1 gerilettiğimizde vardığımız sonuç arasında,
ne kadar büyük FaRkLaR olduğunu görüyoruz!... )
( "Olumsuzluk/bulunmazlık" ön eki. İLE "Karşıtlık" anlamı veren ön ek. İLE "Öncelik" anlamı veren ön ek. İLE Türkçe'de "olumsuzluk/bulunmazlık" ön eki. )
( Eskiden, bazı gezgin dervişlere verilen ad. İLE Safeviler döneminde, İran'da yaşayan önemli Türk oymaklarından biri. | Anadolu'da yaşayan, bu addaki bir oymak. [Geygel Abdalları] )